Daha fazla detay için buraya bir tık yeterli.
Sonrasında tık tık tık tıklayıp tıklamayı bırakamayacağınızı düşünüyorum :)
Domuz gribi salgını nedeniyle bir sürü sektör patlama yaptı.
El dezenfektanları, koruyucu sabunlar…
Kefir mayası stokları tükenmiş, yokmuş ortalıkta.
Zencefil, ıhlamur… kuyrukları oluştu aktarların önünde.
Şu meyveleri yemeden olmaz, bu sebzeleri tüketmeden hayatta kalınmaz içerikli yazılar ve yayınlar havalarda uçuşuyorken ben nasıl bir fırsatçılık yapıyorum bu durumdan hemen söyleyivereyim.
Ellerimi yıkamayı iyice abartarak!!! :)
El yıkama düşkünlüğümü sürekli normal boyutlarda tutmak için çabalayan anneme, “Aman Nane Şekeri ikide bir ellerini yıkayıp durma” diyen arkadaşlarıma ve el yıkamanın hastalık boyutlarına varabileceğini bilerek uzun zaman yanımda el dezenfektanı taşımamaya özen gösteren kendime rağmen gittikçe kontrolden çıkan bir el yıkama seansları zinciri yarattım kendime son günlerde.
Yoooo sakın öyle domuz gribi paranoyasına kapıldım sanmayın. Yok, öyle bişi. Ben bundan yararlanıp kendi paranoyak davranışım olan el yıkamama geri döndüm. Şimdi kimseler de bişey diyemiyor ya ben de işte burada domuz gribi fırsatçılığımı gösterip ha bire yıkıyorum ellerimi :)
İşi iyice abarttım, geçen gün işyerindeki masamı, bilgisayarımı, telefonumu acebağ musluğun yanına taşısam daha mı az zaman kaybeder ve daha mı fazla ellerimi yıkayabilirim planları yaparken buldum kendimi.
Bu düşüncemi henüz kimse ile paylaşmadım. Ne dersiniz sessiz mi kalayım? Talep mi edeyim?
Bilemedim?????
Yine izin dönemimde izlediğim ancak yazabildiğim filmlerden biri daha…
Will Smith’i çok sevdiğim için saçma sapan filmlerini bile izlerim. Ama bu film onlardan değil.
Filmin ilk sahnesi devamını anlamak açısından çok önem taşıyor, kaçırmamak lazım.
Hayatında yapmış olduğu bir hata ile yitirdiklerine karşılık kendisinin ödeyeceği bedeli nasıl adım adım hazırladığını izlemek çok etkileyici.
Ağır bir dil ile anlatılmasına, yer yer amacının ne olduğunun anlaşılmasının güçlüğüne rağmen sıkıcı olmayan, sizi içine çekiveren bir film.
Will Smith’in elindeki isim listesi ile diyalogları, peşinde olduğu iş merak uyandırarak, çok güzel bir kurgu ile anlatılmış. Filmin başında kahramanın yaptığı işi, neden bunları yaptığı kafanızı karıştırıyormuş gibi görünse de bütününe çok güzel bağlanmış.
Havaların soğuması ile hareketlenen film sezonunda evde film keyfi için listeye alınabilecek etkileyici bir film.
Keyifli seyirler…
Küçük bir büfe düşünün her yanı bütün bütün bademli, fıstıklı ve fındıklı çikolata paketleri ile dolu ama her yanı...
Baktığınız her yerde boy boy çikolata paketleri var.
Rüya gibi değil mi?
Bence de öyle ama var böyle bir yer :)
İstiklal Caddesindeki Beyoğlu Çikolatası satan küçük dükkândan bahsediyorum.28 Ekim Çarşamba gününün yarım gün tatil olmasından faydalanarak attım kendimi İstiklale ve yağmurda yürüme keyfimi bu muhteşem çikolatalardan alarak biraz daha arttırdım :)
İlk kez üniversiteye başladığımda görmüş, ağzı sulanmış ama “sokaktan bilmediğin yerlerden bir şey yememelisin” ilkesi ile büyütülmüş ben, cesaret edip de alamamıştım buradan çikolata.
Okuldaki yıllarım ilerleyip de yasakları bir bir deldiğim dönemlerin birinde bir arkadaşım bu cesaretsizliğime gülmüş ve bir tane alıp yememi sağlamıştı sağolsun :)
Sonra o çikolatacının aslında çok ünlü olduğunu ve çikolatalarının çok özel olduğunu öğrenmiştim(Cehaletim bu müthiş tanışmanın gecikmesine neden olmuştu anlayacağınız ).
Daha sonra kim tutar beni! Sürekli alır oldum oradan çikolatamı. Çok zarif ve klasikleşmiş bir poşet ile de paketleyip size verirler hemen siparişinizi. Ben açgözlülükten her zaman büyüklerinden eve götürmek için paketletirken, kendime de hemen yemek üzere küçüklerinden alırım :)
Yolunuz İstiklale düşerse cadde üzerinde köşedeki küçük dükkândan alın ve yiyin kütür kütür çikolatanızı.
Benim favorim fındıklı olanı, siz de tadın ve kendi favorinizi bulun.
Afiyet olsun…