Aslında son günlerde sadece vampir ve kurt adamlar ne yer, ne içer, ne tür üstün özellikleri vardır bilgilerini romantik bir zeminde anlatan Stephenie Meyer’ın kitaplarını okumuyorum.
Geziyorum, görüyorum, biraz geç de olsa yazıyorum :)
2 hafta önce müze gezileri turlarımıza İstanbul Arkeoloji Müzelerini görmeyi eklemeye karar verip gittik hemen.
Günümüze sabah güzel bir vapur keyfi sonrasında, uzun yürüyüşümüzde bize enerji vermesi için Eminönü’nde taze sıkılmış meyve suyu satan bir büfede içeceklerimizi içerek başladık. Sonrasında ( ayaklarımıza kara sular inmeden, bana güneş çarpmadan önce ) bu seçimimizin çok faydasını gördük :)
Sanki yeri saklanmış gibidir ve o bölgeye sık giden birçok kişi bile tam olarak yerini kestiremez Arkeoloji Müzesi’nin. Ben ilk kez gitmiyorum ama uzun zamandır da gitmemiştim.
Gülhane Parkı’nın sağ tarafından, Osman Hamdi Bey yokuşunu takip ettiğinizde yolun sonunda müzenin girişini hemen görebilirsiniz.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri aynı bahçe içerisinde Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk müzesi olmak üzere 3 ayrı müzeden oluşmakta.
Osman Hamdi Bey tarafından 13 Haziran 1891 tarihinde İmparatorluk Müzesi olarak ziyarete açılan ilk Türk Müzesidir.
Ana Bina eski ve yeni binalar olmak üzere 2 bölümden oluşuyor.
Müze hakkındaki bu kısa bilgilerden sonra gezi detaylarımıza geçiyorum hemen.
Her zaman olduğu gibi Müze’nin Ana binasının ihtişamı ve bahçenin güzelliği büyüledi beni :).Büyünün içinden hiç çıkmadan, Ana bina içindeki lahitler ve heykellerden oluşan bölümleri fotoğraflar çekerek ve oldukça uzun zaman harcayarak ve bol bol da sohbet ederek gezdik.
Fotoğraf çekmem aslında hiç de kolay olmadı. İmkânsız kareler peşinde miydim? Fotoğrafını çektiğim açılar herkesçe çok mu ilgi gördü bilemedim ama hangi fotoyu çekmek istesem hep son anda kadraja istenmeyen, beklenmeyen bir ziyaretçi girdi.
Tam kompozisyonu kuruyorumuuum pat diye biri benim çekeceğim kareye giriveriyor. Bu, birkaç kez böyle oldu.
Neyse ki bende de inat namına ne ararsanız var. Hiç pes etmedim, bekledim istediğim fotoları çekebilmek için. Bu fotoğraf çabalarımı gösterirken sanırım çok acınacak bir haldeydim ( aslında tam olarak sinirden köpürmüş ve ağlamak üzereydim ) ki müze görevlilerinden biri nerdeyse işini bırakıp bana çekeceğim açıların boş anlarını hatırlatmaya, etrafta kimsenin olmadığı zamanları söylemeye başladı benim istediğim fotoları çekebilmem için :)
Sadece Ana Bina turumuz yaklaşık 3 saat sürdü. Eğer arkeoloji ve tarih bilginiz çok daha fazla ve detaylı ise dünyanın sayılı arkeoloji müzelerinden olan bu müzede çok daha uzun zaman geçirmeniz gerekecektir.
Müze içerisinde fotoğraf çekmek de serbest olduğu için fotoğraf molaları, istediğiniz açıları yakalamak ile oldukça vakit harcayabileceğiniz, nerdeyse hiçbir figürü atlamadan geçmek istemeyeceğiniz bir bina.
Ana binadaki detaylı gezimizden sonra sıra müzenin bir başka güzel yanının tanını çıkarmaya geldi.Bahçesinde bir şeyler içmek!...
Geziyorum, görüyorum, biraz geç de olsa yazıyorum :)
2 hafta önce müze gezileri turlarımıza İstanbul Arkeoloji Müzelerini görmeyi eklemeye karar verip gittik hemen.
Günümüze sabah güzel bir vapur keyfi sonrasında, uzun yürüyüşümüzde bize enerji vermesi için Eminönü’nde taze sıkılmış meyve suyu satan bir büfede içeceklerimizi içerek başladık. Sonrasında ( ayaklarımıza kara sular inmeden, bana güneş çarpmadan önce ) bu seçimimizin çok faydasını gördük :)
Sanki yeri saklanmış gibidir ve o bölgeye sık giden birçok kişi bile tam olarak yerini kestiremez Arkeoloji Müzesi’nin. Ben ilk kez gitmiyorum ama uzun zamandır da gitmemiştim.
Gülhane Parkı’nın sağ tarafından, Osman Hamdi Bey yokuşunu takip ettiğinizde yolun sonunda müzenin girişini hemen görebilirsiniz.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri aynı bahçe içerisinde Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk müzesi olmak üzere 3 ayrı müzeden oluşmakta.
Osman Hamdi Bey tarafından 13 Haziran 1891 tarihinde İmparatorluk Müzesi olarak ziyarete açılan ilk Türk Müzesidir.
Ana Bina eski ve yeni binalar olmak üzere 2 bölümden oluşuyor.
Müze hakkındaki bu kısa bilgilerden sonra gezi detaylarımıza geçiyorum hemen.
Her zaman olduğu gibi Müze’nin Ana binasının ihtişamı ve bahçenin güzelliği büyüledi beni :).Büyünün içinden hiç çıkmadan, Ana bina içindeki lahitler ve heykellerden oluşan bölümleri fotoğraflar çekerek ve oldukça uzun zaman harcayarak ve bol bol da sohbet ederek gezdik.
Fotoğraf çekmem aslında hiç de kolay olmadı. İmkânsız kareler peşinde miydim? Fotoğrafını çektiğim açılar herkesçe çok mu ilgi gördü bilemedim ama hangi fotoyu çekmek istesem hep son anda kadraja istenmeyen, beklenmeyen bir ziyaretçi girdi.
Tam kompozisyonu kuruyorumuuum pat diye biri benim çekeceğim kareye giriveriyor. Bu, birkaç kez böyle oldu.
Neyse ki bende de inat namına ne ararsanız var. Hiç pes etmedim, bekledim istediğim fotoları çekebilmek için. Bu fotoğraf çabalarımı gösterirken sanırım çok acınacak bir haldeydim ( aslında tam olarak sinirden köpürmüş ve ağlamak üzereydim ) ki müze görevlilerinden biri nerdeyse işini bırakıp bana çekeceğim açıların boş anlarını hatırlatmaya, etrafta kimsenin olmadığı zamanları söylemeye başladı benim istediğim fotoları çekebilmem için :)
Sadece Ana Bina turumuz yaklaşık 3 saat sürdü. Eğer arkeoloji ve tarih bilginiz çok daha fazla ve detaylı ise dünyanın sayılı arkeoloji müzelerinden olan bu müzede çok daha uzun zaman geçirmeniz gerekecektir.
Müze içerisinde fotoğraf çekmek de serbest olduğu için fotoğraf molaları, istediğiniz açıları yakalamak ile oldukça vakit harcayabileceğiniz, nerdeyse hiçbir figürü atlamadan geçmek istemeyeceğiniz bir bina.
Ana binadaki detaylı gezimizden sonra sıra müzenin bir başka güzel yanının tanını çıkarmaya geldi.Bahçesinde bir şeyler içmek!...
Çok güzeldir İstanbul Arkeoloji'nin bahçesi.
Yeşillikler içinde, tarihi sütunlar arasında güzel bir mola vermeden, bahçesinde kısa bir süre dolaşmadan ayrılınmaması gereken bir yer.
Arkeoloji Müzelerinin tamamını aynı gün hakkı ile gezmek isteyenlere 1 tam günü buraya ayırmalarını öneririm. Biz, müze kartlarımız olduğu, bir daha gelişimizde para vermeyeceğimiz için ve biraz da Topkapı Sarayı Bahçesinin tadını çıkarmak istediğimizden Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesini bir başka güne bırakarak buradaki turumuzu tamamladık.
Müze giriş ücreti 10 TL. Müze Kart Geçerlidir. Fotoğraf çekmek için ayrıca bir ücret ödemiyorsunuz.
Evet, Topkapı Sarayı Bahçesinin tadını çıkarmak dedim. Ama detaylar daha sonra…
Nane Şekeri’ni okumaya devam…
:)
Yeşillikler içinde, tarihi sütunlar arasında güzel bir mola vermeden, bahçesinde kısa bir süre dolaşmadan ayrılınmaması gereken bir yer.
Arkeoloji Müzelerinin tamamını aynı gün hakkı ile gezmek isteyenlere 1 tam günü buraya ayırmalarını öneririm. Biz, müze kartlarımız olduğu, bir daha gelişimizde para vermeyeceğimiz için ve biraz da Topkapı Sarayı Bahçesinin tadını çıkarmak istediğimizden Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesini bir başka güne bırakarak buradaki turumuzu tamamladık.
Müze giriş ücreti 10 TL. Müze Kart Geçerlidir. Fotoğraf çekmek için ayrıca bir ücret ödemiyorsunuz.
Evet, Topkapı Sarayı Bahçesinin tadını çıkarmak dedim. Ama detaylar daha sonra…
Nane Şekeri’ni okumaya devam…
:)
Foto1:Nane Şekeri'nin gözünden Arkeoloji Müzesi Ana Bina
Foto2:Etrafında insan olmadan çekebilidğim lahitlerden bir örnek
Foto3:En zahmetli şekilde, müze görevlisi ile ortaklaşa yaptığımız bir çalışma.Fotoğraf kompozisyonu bana ait,etrafta fazlalık olan ziyaretçileri savmak da görevlinin :) Öndeki amca Nehir Tanrısı Okeanos,arkadaki haşmetli amca ise Büyük Zeus
Foto4:Bahçede otururken bize eşlik eden bir kedicik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder