Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Eylül 2009 Çarşamba

MERSİN GEZİSİ 3



KIZKALESİ

Cennet – Cehennem gezisinden sonra Erdemlide Kızkalesi’ni görmeye gittik. Havanın bir kapatıp, bir açması yüzünden bizim gittiğimizde denize giren pek yoktu ve pek de hareketli değildi Ama Mersinli arkadaşlarımızın bize anlattığına göre yaz dönemlerinde son derece kalabalık ve hareketli olan bir yermiş.

Erdemlide gezip görecek, doğa ve tarihi güzellikler bolca var ama biz vaktimizin çok yeterli olmaması nedeni ile sadece Kızkalesi mevkiini görebildik.

Balık restoranları bol ve çok güzelmiş. Aslında akşam için balık yeme planındaydık ama yemediğimiz şey kalmayınca balığa yer bulamadık.

Kızkalesi’nin hikâyesini sorduğumda İstanbul Kızkulesi’nin hikâyesi ile aynısını anlattılar. Başka bir efsane olabilir mi diye nette araştırdığımda da aynı şeye rastladım.

Sadece 2 güne çok şey sığdırmak zorunda kalınca yeterince zaman ayıramadan bazı detaylardan mahrum kalarak gezebiliyor ve görebildiklerinizle yetinmiş oluyorsunuz.

Kızkalesi sahilinde çok daha uzun zaman geçirebilmeyi çok isterdim.

Belki başka sefere…

Sizleri çektiğim Kızkalesi fotoğrafları ve efsanesi ile baş başa bırakıp, yarın yeme içme faslına geçeceğimden, büyük bir iştahla burada bekliyorum :)


Kızı yeni doğunca oralarda adet olduğu gibi küçük kızını kâhine götüren kral, kızının 19 yaşına gelince bir yılan tarafından sokularak öldürüleceğini öğrenir. Bunu önlemek için de denizin ortasına bir kale yaptırır ve kızını orada tutar. Kız 19 yaşına gelince kalede şenlikler verilir. Bu şenliğe davetli bir köylü kadın da bağında yetişen nefis üzümlerden bir sepet hediye götürür. Fakat dalgınlığından sepetin içine giren yılanı görmez. Prenses üzümü çok sevmektedir. Herkes gittiğinde yemek üzere üzüm sepetini odasına gönderir. Herkes gittiğinde odasına çıkan kız üzüm yemeye başlar ve yılan kızı sokarak öldürür*.

*Vikipedi’den alınmıştır.

29 Eylül 2009 Salı

MERSİN GEZİSİ 2






























CENNET MAĞARASI
Hep duymuştum Cennet ve Cehennem mağaralarını yıllardır. Okuduklarımdan, duyduklarımdan ya çok güzel ya da görmeye hiç gerek yok şeklinde iki uçta yorumlara rastlayınca dedim Nane Şekeri burayı kendi gözlerinle görmeli ve gördüklerini de yazmalısın.
Bu bayram gezimizde bu şansı da yakalamış oldum( aslında arkadaşlarımın başının etini yedim Cennet ve Cehennemi görmeden şuradan şuraya gitmem diye).
Öncelikle Cennet Mağarasını görmeye karar verdik. Sonuna kadar saydığımızda 452 merdiven olduğunu gördük. Daha Cennete inmeden, Cennetten çıkanların yorgunluktan perişan olmuş yüz ifadelerine bakınca ister istemez bir tereddüt yaşıyorsunuz ama oraya kadar gitmişken geri dönmek olmaz diye biz de başladık basamaklardan inmeye. Sistemli bir şekilde enerjinizi kullanırsanız inişte ya da çıkışta çok fazla zorlanmadan gezinizin bu bölümünü tamamlayabilirsiniz. Basamaklar çok dik olmadığı için 452 sayısı gözünüzü korkutmasın :)
Mağaraya inerken girişte daha önce ibadethane olarak kullanılan bir bölüm göreceksiniz.
Sonrasında Cennet Mağarası’nın ışıklandırılmış, gizemli atmosferi ile karşılaşıyorsunuz. Bu bölümde dikkat etmeniz gereken nokta zeminin yer yer ıslak olması ve kayma riskini çok arttırması.
Yani mağaranın havasına girip Ya Allah diyerek atmayınız kendinizi Cennetin derinliklerine :)
Ben bu kayganlıktan, cesaret edip de inemedim. Zemine değil, kendime güvenemiyorum. Sakarlık donanımım ve yazılımım hep güncel ve yüksek kapasitede olduğu için sakarlıkta kimseler elime su dökemez :)
Ama 2 arkadaşım en son noktaya kadar gittiler ve atmosferden büyülenmişler. Bu bilgiyi de eklemek isterim.
Cennet Mağarasına giriş ücretli, kişi başı 3 TL ama Müze Kart geçerli.
CEHENNEM ÇUKURU
Cennete gitmek ne kadar zor, zahmetli ve efor gerektiriyor ise Cehenneme gitmek de tersine gayeeet kolay, zahmetsiz düz bir yolun sonunda ulaştığınız derin bir çukur bekliyor sizi :)
Cehennem Obruğu hakkında girişinde bulunan tabeladaki bilgileri hemen özetliyorum. Tümünü aklımda tutamadığım için genelde şöyle özetliyorum. Typhon adında yüz tane başına güvenen bir ejderha bir gün kaşınmış, gitmiş Zeus’la savaşmış, Zeus’u buraya hapsetmiş. Sonra Zeus’un Tanrı dostlarından Hermes kurtarmış ve bu kez de Zeus Typhon’un peşine düşmüş.
Cehennem Çukuru’na bir balkondan bakıyorsunuz. Fazla bir şey yapmanız gerekmiyor. Ateş sizi çağırıyo :)
Gezilmesini gereksiz bulan kişilerle karşılaştım burayı ama bana kalırsa yolunuz düşerse bir şans veriniz.
Cennete gitmek bedava hiç para ödemiyorsunuz :)
Yarın, Kızkalesi yazı ve fotolarımla burada olacağım, beklerim efenim :)
foto 1: Cennet - Cehennem yön tabelaları.Aman önceliği iyi belirleyin :)
foto 2: Cennete Giriş
foto 3 : Cennete inerken, Cennet Yolları
foto 4 : Eski ibadethabe
foto 5 : Cennet Mağarası girişi
foto 6 : Cennetten gökyüzüne bakış
foto 7 : Cehenneme giden yol
foto 8 : Cehennem Çukuru
foto 9 : Cehennemde karşılaştığım küçük arkadaşım. Bu foto, Göko tarafından çekilmiştir.

28 Eylül 2009 Pazartesi

MERSİN GEZİSİ 1







MERSİN GEZİSİ BAŞLIYOOOOR :)

Biraz geç de olsa bayramda yapmış olduğum Mersin ve Antakya gezimin detaylarını ve izlenimlerimi hemen yazıyorum :)

İstanbul’dan hareketimizle birlikte Bayram tatiline yoğun talebin sonucu sıkıcı bir klasik olan kalabalık yollar ve hareketsiz trafik ilk olarak karşıladı bizi. Neyse ki yolun bir noktadan sonra rahatlaması ile yolculuğumuz daha keyifli bir hal aldı.( Gerçi burada böyle diyorum ama bakmayın siz bana , ben bu yoğun trafiği hiç hatırlamıyorum. Göz bandımı takmış bir şekilde ilk mola yerimiz olan Bolu Bercesteye kadar olan zamanı hiç hatırlamıyorum, uyumuşum :))

Sırasıyla direksiyona geçen arkadaşlarımız dışında geri kalan tamamımız mışıl mışıl uyuyarak geceyi yolda tamamlamış olduk.

Sabah kahvaltımızı Adana Pozantı’da Hayat Su tesislerinde suyun kaynağının kenarında büyük bir iştahla yaptıktan sonra yeniden düştük Mersin yollarına.

Öğlene doğru Mersin’e ulaşıp konaklayacağımız yere yerleştikten sonra günümüzün devamında bize eşlik edecek olan Mersin’deki arkadaşlarımızla buluşmak üzere Erdemli’ye doğru yola çıktık.

Mersin’i yol boyunca kurulan bir şehir olması ile İzmit’e; Sahilde yapılmış ve yapılmakta olan tatil siteleri ile de Silivri – Tekirdağ’a benzettim. Sahil tarafında siteler ve yeni eklenmek üzere inşaatı halen devam eden site adayları öyle çok ki belli yerlerde yolda giderken denizi göremiyorsunuz bile. Bu da sahil boyunca yol alırken arabada manzara açısından alacağınız keyfi biraz azaltıyor.
Erdemlide ekibimizi genişlettikten sonra benim çok çok merak ettiğim Cennet ve Cehennem Mağaralarını gezmek üzere yolumuza devam ediyoruz.

Cennet Cehennem Mağaraları yazı ve fotoğraflarımı yarın paylaşmak üzere burada sizi bekliyor olacağım :)

Yarın tekrar görüşmek üzere…


foto 1 : Adana Pozantı kahvaltı yerimizin manzarası

foto 2: Hayat Su Kaynağı belgesi

foto 3: Hayat Su kaynağı uzaktan görünüş

foto 4 : kahvaltı masamız :)

24 Eylül 2009 Perşembe

NANE ŞEKERİ GEZDİ, GÖRDÜ...





ama yazması için biraz vakite ihtiyacı var...

18 Eylül 2009 Cuma

NANE ŞEKERİ BAYRAMINIZI KUTLAR...






Sevgi ve sevdiklerinizle dolu, şeker gibi bir bayram dilerim...



Not : Biliyorum biraz erken bir kutlama oldu ama Nane Şekeri bu akşam yolcu :)

17 Eylül 2009 Perşembe

BÜYÜKADA… İstanbul





Biraz Leylak Dalı’ndan kıskanıp, biraz Atlas’ın Adalar ekinin motivasyonu ile adaları en az benim kadar seven arkadaşımla attık kendimizi Büyükada’ya.

Vapurları her zaman tüm ulaşım araçlarına yeğlediğim için Bostancı’dan ada vapuru hayali ile çıktım evden ama dikkatsizliğimin kurbanı olduğumu, vapur saatine yanlış baktığımı anladığımızda bize vakit kaybetmemek için iskelenin yanından kalkan motorları kullanmak kaldı. Ama gördüm ki motorlar da en az vapurlar kadar eğlenceli. Bir de yolculuğu harika bir sohbet eşliğinde yaptığınızda. Tıpkı bizim gibi… :)

Adaya vapurla gittiğinizde güzel ve tarihi iskelesi ( Osmanlı döneminden kalma 1914 tarihli neoklasik iskele* ) ile karşılanır ve gezinize başlayabilirsiniz.

Eğer yaz sıcağında gitmiş iseniz tavsiyem Saat Kulesine giderken sağda kalan dondurmacılardan güzel bir dondurma almanız ve ada gezinizde ihtiyaç duyabileceğiniz enerjiyi baştan depolamanız olacaktır.

Büyükada ( adının da kendini hemen ele verdiği üzere ) Prens Adalarının en büyüğüdür. Bunu coğrafya bilginizi arttırmak için değil, gezinizden en fazla verimi elde edebilmeniz için adaya gelmeden plan yapmanızı önermek için belirtiyorum.

Ada’nın sokaklarını ve köşklerini gezmek isterseniz rasgele belirlediğiniz bir yönden başlayabilirsiniz. Ben burada dolaşırken fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Çiçekleriyle, mimarisiyle çok güzel kareler yakalayabiliyorsunuz.

Aday’ı bir anda, neredeyse tümüyle yorulmadan gezelim derseniz. Fayton ile ada turu yapabilirsiniz. Son derece keyiflidir, hele de sık sık adaya gitme şansınız bulunmuyor ise kendinizi böyle bir gezintiden mahrum etmeyin derim. Ada turları iki güzergâhtan oluşmaktadır.

Küçük Tur İskeleden başlar; Çankaya Caddesi, Nizam yoluyla Birlik Meydan’ına ulaşır. Buradan Rum Mezarlığı, Karacabey Koyu, Maden Yılmaz Türk Caddesi üzerinden Çınar Meydanı’na çıkılarak tekrar iskeleye dönülür*.

Büyük tur 12 km dir. Birlik Meydanı’ndan daha güneye Eski Bağ mevkiinden Aslan Kayası’na kadar gidilir. Hagios Nikolaos ve Maden üzerinden geri dönülür*.


Ada’da piknik yapmak isterseniz güzergâh üzerinden yürüyerek, bisiklet ya da faytonla piknik alanına gidebilirsiniz. Deniz manzarası eşliğinde, ağaçların gölgesinde yer, içer, hoplar, zıplarsınız :)

Ada’nın belki de düzenli olarak her yıl TV ye çıkmasını sağlayan Aya Yorgi hakkında da bilgi vereyim hemen.

Büyükada dört tepe üzerine kuruludur. Bunlardan en yüksek olanın adı Aya Yorgi ( Hagios Georgios Koudounas )Kilisesi’nden alan alan Aya Yorgi ya da bugünkü adıyla Yüce Tepedir. Aya Yorgi Kilisesi 23 Nisan ve 24 Eylül günlerinde her dinden dua edip dilek dileyenlerin akınına uğruyor.Bu tepeyi yürüyerek çıkan Hıristiyanlar hacı olacaklarına inanıyor*.

Çok kalabalık oluyor hatta insanlar adadan taşıyor diyebilirim. Eğer siz de benim gibi bir sürü insanla sevgi yumağı olmaktan hoşlanmıyor iseniz bunu sabahın köründe Aya Yorgi’ye gidip öğlen gibi dönerek o kalabalığa kalmadan deneyebilirsiniz. Böylelikle herkes adaya akın ederken siz dönüş vapurunuzu beklerken ,kahvenizi yudumlayarak onlara nispet yapabilirsiniz. Eeee ne demişler erken kalkan yol alır :)


Ada’dan şehre dönerken son olarak iskelenin yanındaki çay bahçelerinde bir şeyler içebilir, balık ya da midye yiyebilirsiniz.

Şiddetli hava koşulları dışında aklınıza esecek herhangi bir zamanda yapabileceğiniz bu geziyi artık ertelemeyiniz :)

Keyifli gezmeler…

Foto1: hep adaların giriş resmi çekilecek değil ya ben de adadan bakışı çektim ve yine her zaman olduğu gibi vapuru da fotoma eklemeyi unutmadım :)

Foto2: Meydandaki Saat Kulesinin gölgesinde, çiçeklerin arasında ve onca insanın içinde umurunda mı dünya siyah kediciğin :)


*Atlas Dergisi’nin Türkiye Adalar Atlası kitapçığından alınmıştır.




16 Eylül 2009 Çarşamba

PRENS ADALARI… İstanbul



Dizi dizi duran, bulunduğu alana güzellik ve zarafet katan Prens Adaları…

Denize girmek, piknik yapmak, fotoğraf çekmek, bisiklete binmek ve en güzeli kısa bir yolculukla İstanbul’un telaşından hemencecik kaçabileceğiniz müthiş mekânlar.

Atlas Dergisi geçtiğimiz ay Keşif Kitaplığı serisinde Türkiye Adalar Atlası eki verdi.

Ben de bu eki bahane ederek hemen başladım ada turlarıma :) tabiii öncelikle bana en yakın olarak Prens Adaları ile...

Ama önce Atlas’ın ekinde yazan bilgilerden kısa bir alıntıyı yazıma ekliyorum. Ada gezilerimi de yeniden gidip gördükçe yazıyor olacağım.

Bu adalar grubu tarihte Papaz Adaları, Ruh adaları, Bahtiyar Adaları, Halka Adalar, Kızıl Adalar, adlarıyla da anıldı. Prens Adaları adı ise Bizans devrinde prens ve prenseslerin sürgün yeri olmasına dayanıyor.

Toplam alanı 12 km2 ye yaklaşan Prens Adaları Bostancı’dan Kartal’a uzanan kıyı şeridinin karşısında diziliyor.

Prens Adaları’nın yerleşim bulunan üyeleri;

Büyükada ( Prinkipo )
Heybeliada ( Halkis )
Burgazada ( Antgone )
Kınalıada ( Proti )
Sedefadası ( Terevinthos )

Üzerinde yerleşim olmayanlarsa;

Kaşık Adası ( Pito )
Tavşan Adası ( Neandros )
Yassıada ( Plati )
Sivriada ( Oksiya )

Adalarda nüfus yoğunluğunun artması 19. yy ın ortalarına rastlar. Şirket-i Hayriye’nin 1846’da başlattığı vapur seferleri ile ulaşımı da daha rahatlayan adalar kısa sürede İstanbul’un gözde sayfiye yerlerine dönüştü ve nüfusu da arttı.

Ağırlıklı olarak Ermeni, Rum ve Musevi azınlığın yerleştiği adalar zamanla Türk nüfusunun ilgisini çekti.

Adalarla özdeşleşen şair ve yazarlarımız bulunmakta;

Burgazada Sait Faik; Büyükada Reşat Nuri; Heybeliada Hüseyin Rahmi’dir…

Rus Devrimi’nin önderlerinden Troçki, sürgün yıllarının bir kısmını Büyükada’da geçirmişti.

15 Eylül 2009 Salı

İŞARET











Yeni Bir Hayat, Yeni Bir Aşk...

Tüm Dünyada Gençlerin Tutkunu Olduğu Yeni Bir Vampir Serisi.


"Yüzümü ona çevirdiğimden beri bu kitap beni kendine esir etti. Tamamıyla muhteşem. İşaret, ateşli, karanlık ve eğlenceli."-Gena Showalter, Yazar-

"İlk paragraftan itibaren bağımlısı oldum. Kitabı bir çırpıda bitirdim."-MaryJanice Davidson, New York Times bestseller Yazarı-

Aşırı derecede bağımlılık yapan bir vampir serisi-Romantic Times-

On altı yaşındaki Zoey, İz Sürücü tarafından İşaretlendiğinde, eski hayatının geride kaldığını anlamıştı. Şimdi artık, arkadaşlarından ve ailesinden ayrılıp çalışması gereken tek dersin Vampir 101 olacağı Gece Evi'ne yerleşmek zorundaydı.

Aşk, İhanet, Gerilim ve Rekabet dolu Gece Evi Serisinin İlk kitabı İşaret sizi kendisine esir edecek.

Nane Şekeri'nin Yorumu:
Ara verdiğim vampir kitapları serisine yine arkadaşımdan aldığım bu kitap ile geri döndüm.

Yine soluksuz okuduğum bir seri diyebilmeyi çok isterdim ama öyle değil.

Öncelikle, hedef kitlesi olarak bir belirleme yapılamamış. Genç kitle mi yetişkin mi belli değil,herkesi kıcaklayayım kimse kaçmasın amacı güdülmüş ama başarılı olunamamış bu konuda.
Ağırlıklı Harry Potter, Alacakaranlık biraz da Kızılderili karışımı ( aslında yoğun esinlenmeli demek daha doğru sanırım) bir roman.

Olaylar ve mekânlar pek öyle gizemli ve sıra dışı değil.

Kurgusu da son derece zayıf.

Kitabın tanıtımında "aşırı derece bağımlılık,ilk paragraftan itibaren bağımlısı oldum..." gibi yorumları yapan yazarlardan sonra benim yorumlarım tamamen tersi oldu ama benim yorumum bu yönde.

Seri bu kitap haricinde iki kitaptan daha oluşmakta. Her iki kitabı da arkadaşımdan aldım, ilerleyen dönemlerde okuyacağım ve diğer kitapların gidişatı konusunda buradan fikirlerimi paylaşıyor olacağım.

Keyifli okumalar…






14 Eylül 2009 Pazartesi

NANE ŞEKERİ YENİDEN

Gelin ata binmiş, ya kısmet demiş.

Nane Şekeri izne çıkmış, ya kısmet demiş.

Elimde birkaç tane tatil planı varken hepsi birden iptal olunca tatilim de ya kısmet diyerek başladı, bütün tatilim de hep böyle geçti.

Heyecan dolu, tahmin edilemez ve planlananların hiçbirinin olmadığı :)

Ama aynı zamanda eğlenceli, verimli ve dinlenmeli bir tatil.

Bol bol okudum, film izledim, gezdim tozdum; hiç bilgisayarda, TV başında, telefonda vakit harcamadım. Bu nedenle de yorumlarınızı göremedim, yanıtlayamadım, yazılarınızı okuyamadım..

Konuyu telafi için hızla blog âlemine yeniden dalıyorum :)

Kısaca güzel bir tatilden sonra hoş geldiiiiim :)