Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Mart 2009 Salı

BURÇLAR… YILDIZLAR… FALAN FİLAN…

Geçen gün blogum hakkında bir arkadaşımla konuşurken günlük burçları da yazmamı istedi. Benim bir astrolog olmadığım düşünülürse bir yerlerden kopyalayıp yapıştıracağım günlük bir bölüm oluşturmak da bana pek cazip gelmedi açıkçası.
Aslında astrolojiyi hayata alma konusunda da pek hevesli değilimdir. Örneğin bucumun özelliklerini tam olarak taşımak istesem de taşıyamıyorum. Olmuyor, tutmuyor işte…
Erken doğmaya kalkmışım yaşamaz demiş doktorlar doğurtmamışlar. İkizler olamamışım. Aman çok uzun süre ilaç verdik doğumu geciktirmeyelim demişler Aslan olamamışım. Dönencenin bitmesine birkaç gün kala doğurup zorla Yengeç yapmışlar beni. Yapay bir yengeç yani… Doğal olarak ben de uyum sağlayamıyorum burcuma. Astrolojik tanımlamalarımın dışında davranırım genelde. Bunu söylediğimde “ Yükselenin ne senin?” diye soruyorlar. Aslan olduğunu öğrenince bütün sorunu çözmüşçesine büyük bir rahatlama ile “Hah işte yükselenin seni çok etkiliyordur” gibi yorumlar gelir. Ben de zaman zaman, insanları astrolojik gruplama ile tanımaya çalışanlar benim burcumun tahmininde çuvallayınca, durumu düzeltmek için “Ama benim yükselenim Aslan “diyorum :)
Tabii ortadaki ürün yengeç ve aslan gibi yan yana koyulmayacak kadar farklı olunca insanlar da ne diyeceğini bilemiyor. Astrolojiden çok iyi anladığını söyleyenler bile zorlanırlar bana bakıp burcumu tahmin ederken ve kolaya kaçıp bunun nedeninin yine şu yükselenimden kaynaklandığı diyaloğuna geçiyorlar.
Etrafıma baktığımda astrologlara göre yanından yöresinden geçmemem gereken burçlardan bir sürü arkadaşım var.9 tane kova, 5 tane yay, 3 tane aslan, 3 tane terazi, 5 tane koç burcu insanı ilk etapta sayabildiklerim.. Ve bu dostlarımla bırakın anlaşamamayı pek de bir sevgi yumağıyızdır :)
Peki, nasıl oluyor bu durum? Ben size söyleyeyim hemen “Yükselenim yüzünden : D”
Astroloji bir iletişim midir yoksa hayatın belirleyici faktörlerinden biri mi bilmiyorum, karar da veremiyorum, çok da takılmıyorum. Benim bu konuda yıllardır bulduğum bir yöntem var oldukça başarılı bana göre. Her zaman da işe yarıyor.
Burcunuza ait yazılan tüm olumlu özellikleri ve yıldızların size getireceği bütün güzel şeyleri “Evet ben bu özellikleri taşıyorum, bu tam da benim burcumu yansıtıyor “diyerek kabul; zayıf yön, olumsuz gezegen açısı gibi yorumları da “Amaaan astrolojiye ne bakıyorsun, insanları böyle tanımadan 12 gruba ayırmak çok mantıksız” diyerek red edin :)
Çok pratik bir yaklaşım değil mi? :)

OKUMA LAMBASI


Yolculuklarda kimseyi rahatsız etmeden kitap okumak isterseniz küçük bir kitap okuma lambası alabilirsiniz.Bir marka önerim olmayacak. Piyasada çok çeşitleri var.Hoşunuza giden bir tanesini alabilirsiniz.Gerçekten çok faydalı oluyor.

DENİZ DİBİNDEKİ BAR

İtalyan yazar Stefano Benni' nin Deniz Dibindeki Bar adlı romanı, birbirine zincirleme bağlanan öykülerden oluşuyor. Denizde yürüyerek suyun altına inen birinin peşine takılan bir adamın, tanık olduğu olağanüstü bir olayı anlatışıyla başlayan roman, fantastik bir kurguyla gelişiyor. Öykülerde geziniken, dünyanın en yalancı insanlarının oturduğu Sompazzo kasabası, Fransa' nın en ünlü aşçısı Gaspard Ouralphe' nin hazırladığı olağanüstü deniz ürünü yemekleri, sözcük yiyen kurt ve Kaptan Charlemont' un inanılmaz öyküsü, hiç uğruna sosis düellosuna giren iki eski arkadaşın serüveni, Marslı aşık Kraputnyk' in başına gelenler, rezillikler cininin bir sosyete toplantısındaki becerileri, denizin üzerindeki terkedilmiş evin önünde duran şaşkın Arturo' nun öyküsü, çekici Nastassia ve ihtiyarcıkların karşıdan karşıya geçme serüveni ve inanılması güç başka öyküler, bu Deniz Dibindeki Bar' da art arda anlatılıyor. Her bir öykünün bir öncekinden daha ilginç olduğu ve sonunda bir çerçevenin içine oturduğu Deniz Dibindeki Bar, yazarı Stefano Benni' nin ince ve ustalıkla mizah gücüyle keyifli bir okuma şölenine dönüşüyor.
***
Nane Şekeri'nin Yorumu:
Fantastik, hayal gücü yoğun kullanılmış herşeyi severim, hayranlık duyarım.Diğer kitaplara göre bu kitap daha benim tarzımdır.Kurgusu, içindeki hikayeleri ve sonucu çok etkileyici...

MİNTA

Ege'nin Muğlası ile Miami'nin Lauderdale'i birbirine ne kadar benzer, birbirinden ne kadar farklıdır? Belki de bunu en iyi, bu iki kıyı arasında milyonlarca ne kadar farklıdır? Belki de bunu en iyi, bu iki kıyı arasında milyonlarca yıldır gidip gelen caretta caretta bilebilir. Onun adı Minta... Özgürlüğün simgesi Minta... O her şeyi sessizce gördü ve anlattı. Yelkenlileri, buharlı gemileri, denizaltıları, plastik torbaları, zehir atıklarla günden güne kirlenen suları da. Ve elbette insanları da... "Minta", efendilerin ve kölelerin yüzyıllık tarihiyle, 20. yüzyılın hikayesiyle buluşturuyor bizi. bir yanda köle Nada, Mısırlı Hüsnü Paşa, Salima Hatun, Amira Kadın, Arap Nijad, Hamra ve Şerif... Diğer yanda Naja, Seminol Reisi Yaralı Tilki, Nay, Thomas James, Rose, Ray... Ve onlar farklı coğrafyalarda aynı kaderi paylaştılar...


***
Nane Şekeri'nin Yorumu:

Etkileyici, akıcı ve bağlantıları güzel kurulmuş bir romandır...

NANE ŞEKERİ




Ancak iyi olmak onu, cazip ama hükmedici nişanlısı Dominic tarafından nikah töreninde terk edilmekten kurtaramaz. Evlenmek yerine yüzüstü bırakılan, altüst olmuş bir Minty düşünüp taşınır ve kocasız çıktığı balayında artık biraz daha az "iyi" olmaya karar verir. Kimsenin iyi huylu diyemeyeceği, öfkesi burnunda kuzini Amber'in eşliğinde Minty, sonunda 'Hayır' demeyi öğreneceği bir kişilik arayışına koyulur.Ama Dominic'in mahveden kaçışı onda kapanmaz bir yara açmıştır. İnandığı ve sevdiği adamın bu davranışından sonra başka hangi erkeğe güvenebilir ki? Derken Minty Dominic'in korkunç yok oluşunun gerçek nedenini tesadüfen keşfeder. Çirkin gerçekle yüzleştikten sonra kendi yolunda ilerlemeye, istediği gibi davranmaya ve bir kez daha 'Evet' demeyi öğrenmeye hazırlanır.

***
Nane Şekeri'nin Yorumu:
Yolculuk kitapları önerilerime blogumun anlam ve önemine uygun olarak 2003 yazında okuduğum bir kitap ile başlayacağım.Cidden kafanızı hiiiç yormayan çerez gibi biten lay lay lom kitap.Ama çok iyi vakit geçiriyorsunuz :)

YOLCULUK KİTAPLARI
















Havaların düzelmeye başlamasıyla birlikte muhtemelen gezileriniz, seyahatleriniz de artacak. Böyle güzel zamanlarda size eşlik edecek bir yolculuk kitabının olması da keyif verici olacaktır.
Birkaç yıl öncesine kadar tatil kitabı ve ağır içerikli kitap ayırımına inanmıyordum. Bana göre tüm kitaplar dönem düşünülmeden okunabilirdi. Tatilde bile Okyanusların Sırları gibi kitapları okuduğum düşünülürse bunu gayet de iyi uyguluyordum.
Uzun bir süre kitap satışında çalıştım ve baharla birlikte best seller grubuna alınan kitapların satışında inanılmaz bir artış olduğunu gördüm. Tabii bu bana tuhaf geldi. Çok yakın bir arkadaşım da aslında normal insanların, normal olarak seyahatlerinde sürükleyici romanları tercih ettiklerini söyledi. :)
Ben de bir süredir seyahatte okunacak kitapların ayrı tutulduğunda daha da keyif içerdiğini bir bakıma onun sayesinde keşfettim.
Artık bu konuda normal düşünme şekline ulaştığım için bahar ve yaz dönemlerinde okunmasının güzel olacağı kitapları önererek Kitaplığım bölümümde paylaşacağım.
Bol okumalı günler…