Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Şubat 2009 Cuma

İDO 3436 HİZMETİ


















Deniz ulaşımını ne kadar sıklıkla kullandığınızı bilmiyorum ama ben imkanım varsa her zaman deniz ulaşımını tercih ederim.Fakat mesai günlerinde pek de fazla kullanmadığım için bazı gelişmelerden uzak kalmışım. Dün akşam bir arkadaşımdan öğrendim bu hizmeti ve bugün ido'nun sayfasından detaylarını da araştırdım.3436 ya tüm operatörlerden ido'nun iptal edilen vapur ya da deniz otobüsü seferi olup olmasığını sorgulayabiliyorsunuz.Bir süredir hava koşulları nedeni ile deniz ulaşımı aksaklıklar gösterdi.Böyle durumlarda iskeleye gidip seferlerin iptal edildiğini son anda öğrenmek yerine havadan şüphelenilen durumlarda kullanılabilir.
Sadece iptal edilen seferler için değil, bekleme süreleri için de kullanılmakta.
Hizmetin detaylarını ido'nun bu konudaki aşağıda belirttiğim sayfa linkini tıklayarak öğrenebilirsiniz.

TÜRKİYE'DE SU SERGİSİ 4MART -14 HAZİRAN













Dün yazdığım su yazısından sonra hürriyette gördüğüm bu sergi haberi sizlerin de ilgisini çekebilir.İTÜ'nün sayfasında bu etkinliğe baktım ancak göremedim.4 Martta başlıyormuş sergi başladığında bir daha bakılsa sanırım daha sağlıklı olacak.
Gidip gezebilirsem daha fazla bilgi yazarım.

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/11098478.asp

26 Şubat 2009 Perşembe

YAĞIŞLAR VE SU KULLANIMI


Suyla ilişkim pek çok açıdan kuvvetlidir. Astrolojik, mesleki… Tabiii bir de herkes için hayatın vazgeçilmezi. Suya bakış açımın geniş başlıklarda olması nedeni ile son zamanlarda İstanbul’daki yoğun yağışların bize olumlu getirilerinin ne olduğu konusunda sorularla karşılaşıyorum. Eh artık bir blogum olduğuna göre bunları tek tek yanıtlamak yerine kısa bir bilgi derlemesi ile yazmanın daha yararlı olacağını düşünüyorum ve başlıyorum yazmaya.
Öncelikle İstanbul’daki barajların doluluk oranı konusu ile başlayacağım. Bugün itibari ile İski’nin verilerine göre %76,02. Aslında bu uzun zamandır su sıkıntısı eşiğinde yaşadığımız düşünülürse iyi bir oran. Ancak benim isteğim sıkı bir kar yağışı ile sulak alanları besleyen yeraltı sularının yeterli düzeye gelebilmesi. Yeraltı suları yeterince beslenmediğinde sıcaklık artışı ile buharlaşmaya bağlı yüzey sularının hızla azalması konusunda endişelerim bulunuyor. Yani baraj doluluk oranına bakarak su sıkıntısının geçtiğini düşünmemeliyiz. Gevşemek yok!
Sanılanın aksine sulak alan ve kaliteli su kaynakları çok geniş bir ülke değiliz. Bu nedenle geçtiğimiz birkaç yılda yaşadığımız kuraklık ile yeni yeni farkına vardığımız ( iyimser olup farkına varmış olduğumuzu düşünüyorum ) bu durumun bu yıl yağan yağmurlarla ortadan kalktığı yanılgısına düşmemek gerekli.
Aslında uzun zamandır olması gereken su politikaları oluşturup uzun vadeli yaklaşımların yanı sıra kişisel olarak yapabileceklerimizle de su tasarrufuna katkıda bulunabiliriz. Tema Vakfı’nın kişisel su önlemleri konusundaki önerilerini içeren okumuş olduğum bir yazıdan uygulaması kolay başlıkları da aşağıda bulabilirsiniz.
Unutmayalım biz su zengini bir ülke değiliz.
Konu su olduğunda işin içine uzmanlık da girince susmam pek mümkün olmuyor. Yaz yaz bitiremedim :)
Su Tasarrufu Önerileri
4 kişilik bir aile, alacağı basit önlemlerle yılda 140 ton su tasarrufu yapabilir..
1. Musluğu açık bırakmayın. Sebze meyveler elde yıkamak yerine su dolu bir kapta yıkanırsa çok daha az su tüketilir. 4 kişilik bir aile bu yöntemle yılda ortalama 18 ton su kurtarabilir.
2. Bulaşıkları elde değil makinede yıkayın. 4 kişilik bir aile günlük bulaşığını elde yıkarsa, ortalama 84–126 litre su harcanır. Oysa bulaşık makinesi aynı bulaşığı sadece 12 litre su ile yıkar. Bu da bir yılda ortalama 26–40 ton su tasarrufu demektir.
3.Diş fırçalarken, tıraş olurken suyu kapatın. Kullanılmadığı halde açık bırakılan su harcaması, yılda kişi başına ortalama 12 tondur. 4 kişilik bir ailede bu rakam yaklaşık 48 tondur.
4.Daha kısa duş alın. 5 dakikalık bir duş sırasında ortalama 60 litre su harcanır. 4 kişilik bir ailenin her bir ferdi duş süresini 1 dakika azaltırsa yaklaşık 18 ton suyu kurtarır.
5.Sifonu gereksiz yere çekmeyin. Dört kişilik bir ailenin fertleri günde bir kez sifonu amacı dışında çekerse, yılda 16 ton su harcamış olur.
6.Rezervuara, su dolu 1,5 litrelik pet bir şişe yerleştirin. Bu basit önlemle, yılda 2 ton su tasarrufu sağlanabilir.
7. Duş başlığını yeni çıkan suyu daha iyi püskürten ekonomik duş başlıklarıyla değiştirin. Böylece suyu daha az açarak daha tazyikli suyla duş alınabilir.
8.Muslukların su kaçırmadığından emin olun ve gerekirse tamir ettirin. Her saniye bir damla damlayan musluk, yılda 1 ton su harcar.
9. Su kaçaklarını engelleyin. Ev ya da apartmanınızdaki su borularını yenileriyle değiştirin ya da tamir ettirin. Eski tip borular tonlarca suyun kayıp olmasına neden olur.
10. Çamaşır makinesini ekonomik kullanın. Tek bir çalıştırmada yaklaşık 176 litre su harcayan çamaşır makinesi haftada bir kez bile az kurulsa, yılda 9 ton su tasarruf edilir.


LOST VE BEN













Lost dizisinin ileri düzeyde bir hayranıyım. Neredeyse izlediğim bütün bölümleri Lost düğmeme bastığınızda söyleyebiliyorum. Bu özelliğimi abarttığımı sanıyordum ama dün işyerinde iki arkadaşım konunun uzmanı olarak sana geldik diyerek Lost’un geçmiş bölümlerine ait içinden çıkamadıkları bir soru sordular. Daha doğrusu sadece 1 sahnede oynamış bir karakter üzerine bir soru. Ben bile kendime hayret ederek, sordukları kişi ve sahneye ait her şeyi anlatıverdim ve sorunu çözdüm. O bölümün sezonuna kadar hatırlayabiliyordum ama kaçıncı bölüm olduğunu hatırlayamayınca ben üzülsem de arkadaşlarım bu hatırlayamama olayımı benim hala normal bir insan olduğumun bir işareti olarak düşünüp rahatladılar :)
Not: Benim için bir bakıma LOST = JACK olduğu için diğerlerinin resmini koymaya gerek duymadım :)

25 Şubat 2009 Çarşamba

PUZZLE LARIN EFENDİSİ!!!!!






















Bu yazı, azim, kararlılık ve örnek alınası bir başarı öyküsüdür. Öykümüz bundan 3 yıl önce bana çok sevdiğim bir arkadaşımın bir puzzle alması ile başladı. Büyük bir hevesle başladım puzzleı yapmaya ama o dönemde taşınmamız gerektiği ve benim henüz puzzleımı bitirmediğim için yaptıklarımı bozarak kutuya kaldırmak zorunda kaldım :( Ama o değerli puzzle orada kapalı kutularda kalmamalıydı. Yeni evimizde sevgili puzzle ımı yeniden yapmaya koyuldum. Bu sefer de yine benim dışımda nedenlerden puzzleımı kutusuna kaldırdım. Zaten bir şeyi ilk demede yaparsam yaparım, yapamazsam ikinci denemede asla olmaz, üçüncüye kalır başarı.
Bu sefer de bu kural bozulmadı benim açımdan ve ben puzzleımı bu kez ne pahasına olursa olsun bitirme kararı ile ( Puzzle bir Dali tablosu. Salvador Dali sergisinden sonra heveslenip ) üçüncü kez başladım.
Bu denememde yine olmayacak, bitmeyecek diye çok alay ile karşılaştım.Bana bu konuda inanan kişi bulmakta zorluk çektim. Ama ben sağır bir kurbağa olmayı yeğledim, onları dinlemedim ve büyük bir kararlılıkla puzzleımı hergün yaptım. En tıkandığı zamanlarda en azından 1 parça yerleştirdim.Kendi kendime hep asla vazgeçme, asla pes etme dedim!!!!
Ve bütün bu çabalarım sonuç verdi, puzzleım dün bitti!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Ailemle en son parçanın yerleştirilmesini devlet törenlerini aratmayacak görkemde bir törenle alkışlar eşliğinde tamamladığımda yaşadığım mutluluk tarifsizdi :)
Mutluyum, gururluyum ve kendime bayılıyorum :)
Şimdi artık cep telefonumun ekranını duvar kağıdı olarak süslemekte.

Böyle bir yazının 5000 parça için falan olduğunu düşünenleriniz olabilir. Dürüst olalım işin aslı öyle değil. Bütün bu yaptığım patırtı sadece 1000 parçalık bir puzzle için :) Ama bu kararlılık sonucunda hedeflerim artık daha da büyüdü.Yeni hedefim 1500 parça. Fakat bundan ev halkımın henüz haberi yok aramızda kalsın :)
Eh bütün bu azim ve çabadan sonra kendimi bir puzzle gurusu ilan etme hakkını kendimde görerek bu konudaki tecrübelerimi siz sevenlerimle paylaşmak, sizlere bu yolda önderlik etmek, kendi yolunuzu bulmanızda yardımcı olabilmek için puzzle sırasında yapmanız ve yapmamanız gerekenleri , puzzle ın faidelerini yazmak istiyorum.
Puzzle Yaparken Neler Yapmalısınız?
1. Puzzle için önce bir süre kullanmayacağınız bir alan seçerek puzzle ekipmanlarınız ile o alanı işgal ediniz :)
2.Puzzle ın en büyük faidelerinden biri de derin bir konsantrasyon içinde olmanız ve böylelikle zihninizi dinlendirebilmeniz. Bu getiriden yararlanmak için puzzleınız ile hergün ilgilenin çok ilerleme kaydetmeseniz bile boş boş bakmadan olası parçaları araştırınız.O günü hiç parça yerleştirmeden bitirseniz bile yine de denemiş oldunuz,aksiyonu ertelememiş oldunuz :) Bravooo!
3. Puzzle yaparken parçaları önce şekillerine sonra ilgili bölgeye ait desenlerine göre sınıflandırınız. Sistematik çalışmak şart.
4.Klasik şekilde önce çerçevesini yaparak başlayınız ardından sadece bir bölgeye saplanıp kalmadan elinizdeki puzzle parça sayısını parçaları yerleştirerek azaltmaya çalışınız.
5.Gurur tablonuz belirginleşmeye başladıkça şevkiniz artacak ve daha hızlı, bir örgü misali tamamlayacaksınız eserinizi :)
Puzzle Yaparken Neler Yapmamalısınız?
1.Asla sıkılırım diye düşünmeden kendi çapınıza göre bir puzzle seçiniz.İlk puzzle ınızı 3000 parça ile denemeye kalkmanın anlamı yok :)
2.Ve bunları biz zaten biliyoruz 1000 parçalık bir puzzle yaptın ( ilk puzzle ım değil, en uğraştıranı oldu )başımıza uzman kesildin demeden, az laf çok iş felsefesi ile aksiyona geçiniz :)


UÇAK YOLCULUĞU YAPANLARIN DİKKATİNE



Uçak yolculuklarına dair yeni bir düzenleme gönderildi bana bir turizm firmasından hemen sizinle de paylaşayım dedim.
1 Mart`tan itibaren Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı ve Avrupa Sivil Havacılık Konferansı kuralları gereğince hava yolu ile seyahat edecek yolcuların uçak içinde yanlarında bulunduracakları el ve kabin çantalarında taşıyabilecekleri şahsi sıvılarda kısıtlamaya gidilmiştir. Gümrüksüz mağazadan veya uçuş esnasında satın alınan sıvı ürünler, görevli tarafından faturası ile birlikte özel poşete konulacak ve poşetin ağzı yapıştırılacaktır. Poşetin, uçağa alınmasına faturası kontrol edildikten sonra izin verilecektir. Ayrıca, son varış noktasına başka bir havaalanında aktarma yaparak seyahat ediliyorsa son inilecek havaalanına kadar mağazada veya uçakta verilen özel gümrüksüz alışveriş torbasının açılmaması gerekmektedir. Aksi halde aktarma yapılan alanda poşetin içeriğine el konulabilecektir. Kısıtlamaya dahil olan bazı maddeler: *Su, şurup, içki dahil her türlü sıvı, kremler, losyonlar, yağlar, parfümler, maskara, deodorantlar, her türlü macun kıvamındaki maddeler, kontak lens sıvıları, şampuanlar ile bu maddelere benzeyen diğer maddeler. *Her yolcu 1 adet plastik poşet taşıyabilecek ve poşet içerisine konulan her bir ürün maksimum 100 mililitre olacaktır.

24 Şubat 2009 Salı

OY KULLANACAĞINIZ YERİ ÖĞRENİN


29 Mart'ta yapılacak seçimlerde oy kullanacağınız sandığı aşağıdaki linki tıklayıp, TC kimlik numaranız ile öğrenebiliyorsunuz.TC kimlik numaranızı hatırlamıyor iseniz onun linkini de ikinci sırada belirtiyorum.

ATEŞLER İÇİNDEYİM
















Yaklaşık 1 haftadır şiddetli ÜSYE (Üst Solunum Yolu Enfeksiyonu) ile mücadele halindeydim. Bugün daha iyi olmakla birlikte henüz canavar gibi diilim.Savaşta bazen ben bazen hastalık öne geçiyor. Bu durum finalize olup normale döndüğümde yazılara devam edeceğim.

18 Şubat 2009 Çarşamba

GERÇEK YAŞINIZ
















Sağlıklı yaşam konusunda birçok çalışma,öneri ve uygulama bulunmakta. Hatta bir süredir bu konudaki yazılar, yayınlar o kadar arttı ki hangisini nasıl takip edebileceğimiz konusunda çoğu zaman yönümüzü kaybeder , yaptığımız her şeyi sorgular duruma geldik.Bir çeşit paranoya yarattı üzerimizde.
Bir gün yazılan ya da söylenenin nerdeyse ertesi gün bir anti tez ile karşılaştığını düşünürsek herkesin kendine uygun olan yolu seçmesi daha doğru.
Bana göre bedenimizi bir makine olarak düşünürsek bu makineyi çalıştığı süre içinde ( yaşadığımız süre içinde ) en az bozulma ve en yüksek fayda ile kullanma düşüncesi ile yola çıkılması mantıklı olan. Hem kendimize uygun hem de uzun vadeli yararlar sağlayabilmemiz için de bedenimizin ( sahip olduğumuz makinenin ) kullanım yaşını öğrenmemizde fayda var.Bu konuda benim ara ara yaptığım ve sonucunda dikkat etmem gereken ve doğru yaptığım noktaları da belirten bir test var.Aslında bir sağlık sitesi ve mail adresinize belirli dönemlerde sağlık haberleri de gönderiyor.Bir süredir takip ediyorum uygulaması kolay, güncel konularda yazıları bulunuyor.
Bu konudaki detayları, gerçek yaşınızı öğrenmek için aşağıdaki linki tıklayıp testi yapmanız yeterli olacaktır.
http://www.realage.com.tr

17 Şubat 2009 Salı

HAFIZA GELİŞTİRME TEKNİKLERİ

Hatırlayamamaktan çok sık şikâyet ederiz. Hatta nasıl hafızamızı güçlendirebiliriz sorularını sorar ama ne yapılması gerektiği konusunda çoğu zaman bir aksiyona geçmeyiz. Geçtiğimiz akşam bir arkadaşım ona daha önce vermiş olduğum bir siparişin hiçbir detayını hatırlayamayınca kendi adıma isteğimin yerine gelmeyeceğini düşünerek paniğe kapıldım :)) Arkadaşım hafızasının çok zayıf olduğunu ve nasıl geliştireceğini bana sormak zorunda kaldı beni o panik halinde görünce. Benim ilk tavsiyem hiç ilgilenilmeyen konularda yeni şeyler öğrenmenin beyne şok etkisi yaratarak hafızayı güçlendirdiği yönündeydi. Ama bunu yeterli bulmayıp küçük bir araştırma ile Süleyman Demirel Üniversitesinde yapılan bir çalışmadan özet başlıklarına ulaştım ve sizlere de iyi geleceğini düşündüm.
Resimdeki duruma düşmemek için okuyalım, uygulayalım… :)
1.Bölüm: Beyinin Gizemli Gücü Uzmanlar, insanları beyinlerinin ancak %1 kadarını kullandıklarını söylemektedirler. Bu durumda beynimizi %99 kullanılmayan kapasitesi ile uyuyan bir deve benzetebiliriz. İnsanların zihinsel yeteneği ile ilgili sorular, beyin kapasitesi eksikliğinden değil, onu nasıl kullanacağını bilmediğinden kaynaklanmaktadır. Hafıza eğitiminin amacı da bu atıl potansiyeli harekete geçirmek ve geliştirmek için yardımcı olmaktadır.Beyin; farklı fonksiyonlardaki 2 loba ayrılmıştır. Sağ beyin vücudun sol tarafını, Sol beyin ise sağ tarafını kontrol eder. Sol beyinin anahtarı; kelimeler ve sayılardır. Her şeyi bir arada algılayamaz, ayrıntılarla ilgilenir. Sağ beyin ise farklı şeyleri bir anda algılar ve aynı anda birçok şeyi düşünür. Anahtarı da görüntülerdir. Beyinin her iki lobunu kullanarak kalıcı hafıza oluşturabiliriz.Hayatta başarmanın en önemli anahtarı beyni olumlu düşünmeye zorlamaktır. Olumsuz düşünceler beyni kendimize karşı olumsuz çalışmaya programlayacaktır. Olumlu düşünmede temel nokta; beyni olumlunun üzerine programlamak yani başarısızlığı değil, sadece başarmayı düşünmektir.
2-Bölüm: Hafıza Teknikleri Bilgileri hafızada tutmak için iki temel ilke vardır; Hayal gücü ve çağrışım. Bu iki yolla bilgileri hafızaya alırken dikkat edilmesi gereken noktalardan bazıları şunlardır,
1-Çok ve çarpıcı hayal kur. 2-Abartarak renklendirerek ve hareketlendirerek hayal kur. 3-Daima olumlu düşün. Hafızaya alırken kullanılan sistemlerden bazıları şunlardır. Bağlama metodu; Bilgilerin belirli bir sıra ve düzende hafızaya alınması. Rakam şekil sistemi; Rakamlar şekil itibariye bazı şeylerle özdeşleştirilirler. Örneğin iki sayısı (2) kuğuyu çağrıştırdığı için 2 sayısı Kuğu’yu temsil eder. Fonetik Alfabe Sistemi; bu sistemde sesli harf kullanılmıyor, kullanılan harfler kullanılmıyor ve üç tane joker harfi var (R-H-G) temel oluştururken bu üç harf kullanılmıyor. Örneğin; Bir kelimesinde sesli harf –i- ‘yi ve joker harfi –R-‘yi çıkardığımızda geriye B kalıyor. B’de ağızdan çıkış ile P harfine benzediği için BİR’i temsil eden kelimemiz B veya P ile başlayacaktır. Bağ-Puro- Boru gibi.
3. Bölüm: İsimlerin ve Yüzlerin Hafızaya Alınması
Üç aşamada gerçekleşir ; 1-Zihinsel Çalışma: Burada hedef belirleme, zihin organize etme, hayal kurma ve konsantre olmaönemlidir. 2-İşitse Çalışma: Dinleme, tekrarlama, manasını sorma, konuşurken kullanma, içinden tekrarlama ve vedalaşırken kullanma ile hafızaya alım kolaylaşır. 3-Görsel Çalışma: İşitsel çalışmadan daha kuvvetlidir. Görsel hafıza ile karşımızdakinin ismini daha iyi öğrenebiliriz. İsmi somutlaştırarak, yüzün özelliklerini inceleyerek ismi çağrıştırmak ve özelliği gülünç hale getirerek hafızaya alabiliriz. Örneğin: Habib ismini daima hatırlamak için “Habib, biip, biiip!” gibi gülünç hale getirebiliriz.İsminin hatırlanmasının, insanlar üzerindeki etkisi çok fazladır. Çünkü her insanın ismi kendisi için çok önemlidir. Hal böyle olunca, ismi hatırlana kişi kendisini önemli hissetmekte, karşısındakinin kendisine farklı bir değer verdiğini düşünmekte ve oda buna, hem de severek karşılık vermek istemektedir. Günümüzde en başarılı şirketler, müşterilerinin isimlerini personeline ezberleten şirketlerdir. 4-Bölüm: Akrostişler İngilizcede ve bütün yabancı dillerde problem unutmayı hafıza teknikleri ile en aza indirebiliriz. Örneğin; Bundle ( Bandıl ) : Bohça paket anlamında. Bandıl “Bandır” gibi alıp, kocaman bir bohçanın baldan olduğunu ve ekmeğimizi bohçaya bandırıp yediğimizi hayal edebiliriz.Akrostişleler: Bir bilginin tutulabilmesi için, ilgili kelimenin baş harflerinden oluşan kelime ya da anlamsız harfler grubuna akrostişler denir. Örneğin: Dünyadaki tüm başarılı insanların kullandığı 4 basamaklı başarı formülü: KESE Karar ver Eylem Geç Sonuçları DeğerlendirEsnek Ol gibiDünyanın en uzun nehirleri MANİSA’nın içinde Sırasıyla MississippiANilİSarıırmakAYani Manisa kelimesinin sessiz harfleri, sırasıyla Dünyanın en uzun nehirlerinin baş harflerinden oluşuyor. Hafıza teknikleri ile çarpım tablosunu öğrenebiliriz. 5x5 = 25 Aferin bizim keleş 7x7 = 49 yedi yedi, kırk dokuz kilo oldu
5- Bölüm: Liderlik İçin Akide İyi bir liderin içyapısını anlamak için beş önemli özellik vardır. Bu beş özelliği akrostişle AKİDE Olarak adlandırabiliriz. Arzu Karakter İç disiplin Davranış Eğitim Gönüllüsü Arzu: Yaptığımız iş için büyük bir arzu duymuyorsak, asla iyi sonuçlara ulaşamayız. Karakter: Bir lideri lider yapan önemli özellik.İç Disiplin: Bir kişinin yapması gereken şeyi yapması gereken zamanda yapması anlamına gelir. Davranış: Olumlu düşünmeyi temel alan insanlar, kendileri ve toplumla barışıktırlar. Bu özellik liderliğin temelini oluşturur. Eğitim Gönüllüsü:Liderlikeğitimgönüllüsüolmadan olmaz. Çok iyi, çok kötü hafıza yoktur. Eğitilmiş yada eğitilmemiş hafıza vardır. Hafıza teknikleri ile gerek okul, gerekse günlük hayatta kolaylık sağlayabiliriz. Bunları şöyle sıralarsak ; -Zaman kazanırız.-Olumlu Düşünürüz.-Medeni cesaret ile konuşmalar yapabiliriz.-İnsanlara isimleri ile hitap edebiliriz.-Engelleri daha rahat aşarız. Eğer insanlar hafızasının iyi kullanılmasındaki temel noktaları iyi kavrar ve kullanırsa olayları, kişiler, eşyalar arsında daha iyi bağlantılar kurabileceklerinden dolayı daha güçlü bir hafızaya sahip olurlar. Beynimizdeki zincirleri kırıp, beynimizi tutsaklıktan kurtarıp, orada uyuyan dahiyi uyandırmak için yapmamız gereken en önemli şeylerden biri ciddi bir hafıza eğitimi ile fotografik bir belleğe sahip olmaktır. Goethe’nin dediği gibi; yeterli zamanımız hep vardır, yeter ki doğru kullanalım.


16 Şubat 2009 Pazartesi

SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN SPOR YAPMALIYIZ.



Sizi bilmem ama spor yapmak bana cidden iyi geliyor. Daha sağlıklı düşünmemi ve daha enerjik olmamı sağlıyor, mutluluk ivmemi yükseltiyor. Üstelik sağlık içinde yaşamama da katkısı büyük.
Dün spor yaptıktan sonra üzerimde yine bu saydığım olumlu etkileri hissetmeye başladım.Öncelikle zihnim açıldı ve etrafımı daha net algılamaya başlayarak gerçekleri gördüm.Aman Allahım!!!! O da ne ?!!!!! Odam dağınıkmış!
Yaşadığı ortamda hasta olmayacak kadar temizliği, takılıp düşmeyerek sakatlanmayacak kadar düzeni yeterli gören birisi olduğum için etrafın ne halde olduğuna çok da aldırmam. Hatta bunu bir bağışıklık sistemi güçlendirme yönetimi olarak düşünürüm. Ama bir süredir odamdaki toz miktarı hapşırık, öksürük krizleri yaratmaya, sağda soldaki eşyalar ayaklarımı ve dizlerimi çarpmama neden olmaya başlayınca odama bir el atmam gerekliliğini ben bile düşünüyordum.
Veeee işte o mucizevî etkiler spor yaptıktan sonra ortaya çıkınca bir anda ( evet bir anda akşamın bir vakti) başladım temizliğe. Ama ne temizlik. Bütün çekmeceler, dolabın içindeki tüm kıyafetler, kitaplarım, okul notlarım, cd lerim hepsini döktüm. Tek tek, inceee ince temizlemeye, düzenlemeye başladım. Zaten bir şeyi de normal sınırlarda yapsam bana yakışmaz, ne varsa elden geçirdim :) Oda temizlik ve düzen işini bitirebildim üstelik. Şimdi odam ultra temiz, düzenli (sahiden ) normal şartların üzerinde, jilet gibi. Mutluyum, gururluyum :)
Evet, ne demiştim? Spor sağlığımız için gerekli. Artık ben de odamda tozdan hastalanmadan, sağa sola çarpmadan sağlık içinde yaşayabileceğim.
Tabii kısa bir süre için :)

İSTANBUL’DA İLK TÜRK MAHALLESİ

Şu anda okumakta olduğum kitapta geçen bir bölümdü bu, ilgimi çekti ve paylaşayım dedim.
Konstantinopolis 1391’de Osmanlılar tarafından ilk kez kuşatılır.7 ay süren kuşatmadan sonra Bizans, Osmanlılara eskisinden daha çok vergi ödemeyi ve Konstantinopolis’te bir Türk mahallesi kurulmasını kabul eder.
Böylelikle 1543’de İstanbul’un Fethinden önce 1391’de ilk mahallemiz ile başlamışız şehri fethetmeye :)

13 Şubat 2009 Cuma

BUGÜN 13 CUMA!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!





















Evet bugün ayın 13 ü ve üstelik de cuma .13 cuma konusunda inanışlar , efsaneler ve bu güne yüklenen olumsuz anlamlar yüzünden gergin anlar yaşamamıza , birşeyleri ertelememize gerek yok.Hatta geçen yıl Hollanda Sigorta İstatistikleri Merkezi tarafından yayımlanan bir çalışmada ,ayın 13 üne denk gelen cuma günleri diğer cuma günlerine göre daha az kaza ,yangın ve hırsızlık olayları oluyormuş.Düşünülenin aksine diğer cuma günlerine göre daha güvenli olduğu bile söylenebilir bu araştırmaya göre :)
Sanırım 13 cumaya bakış açısının biraz daha değiştirilerek katılacağımız partileri ( dayınızın oğlunun düğününe gitmek gibi bir bahane yaratmadan :)),eğlenceleri ve güzeel bir cumayı kaçırmamamız en doğrusu olacak.
Hala içinizde bir sıkıntı kaldı ise güne kocaman bir dilim çikolatalı pasta ile başlayabilir ya da gün içinde 13 cuma sendromunu hissettiğinizde çikolatalı pastanıza koşabilirsiniz :)
Güzel, keyifli bir cuma geçirmemiz dileğiyle...

12 Şubat 2009 Perşembe















Ooofff şimdi evde pijama terlik modunda dvd ve pizza keyfi yapmak vardı :) sonra da pizzanın ağırlığı ile oracıkta mışıl mışıl uykumak :)

11 Şubat 2009 Çarşamba

ANITKABİRDE SANAL GEZİNTİ




Anıtkabiri 1 kez ziyaret edebildim. O da istediğim kadar detaylı ve istediğim sürede olmamıştı.Bugün gördüğüm ve aşağıda eklediğim Anıtkabir için hazırlanmış link ile gidilemese bile güzel bir şekilde Anıtkabirde sanal bir gezi olanağı sunuluyor .

Ama yine de ziyareti ihmal etmemek lazım.


Bir kez daha Anıtkabiri görebilmek dileğiyle...


10 Şubat 2009 Salı

PUSLU KITALAR ATLASI



İşte o harika kitap :)

SUSKUNLAR








Dün akşam İhsan Oktay Anar'ın Suskunlar kitabını bitirdim.Tam bir İhsan Oktay Anar hayranı olduğum için yine kitabı büyük bir hayranlıkla ve keyifle okudum.Henüz İhsan Oktay Anar ile tanışmamış iseniz klasik bir yol olan Puslu Kıtalar Atlası ile başlamınızı öneririm.Okumadığım tek Kitabı Kitab-ül Hiyel. Onu da en kısa zamanda okumayı planlıyorum.Okuduğumda düşüncelerimi paylaşırım.

HAVA…SU…ÇİKOLATA !!!!!

Hayatın olmazsa olmazları desem? Sanırım bana yukarıdaki sıralamada katılmayan çok çok az kişi vardır. Hele bir de hiç beklemediğiniz bir anda kocaman kalp şeklinde bir çikolata size hediye edilmişse değmeyin keyfinize :)

Dün bir arkadaşım bana böyle bir sürpriz yaptı. Akşamı zor ettim ve eve gidince kalbin yarısını yedimmmm. Muhteşemdi. Bugün de diğer yarısını yiyip bitireceğim. Hiç acımadan :)

Sağol Cıvcıvım. Çikolata verenlerin senin de bol olsun :)

6 Şubat 2009 Cuma

MUTLULUK KURABİYESİ


Siz hiç Mutluluk Kurabiyesi yediniz mi? Hayır mı? Abidin Dino’nun mutluluğun resmini yapıp yapmadığı konusunda net bir bilgi yok ( aslında Abidin Dino sergisinde ben de böyle bir kanıt göremedim ) ama Mutluluğun Kurabiyesi kesinlikle var ve ben size Mutluluk Kurabiyesi tarifimi veriyorum bu kez de. Hafta sonunda kendinize keyifli, lezzetli ve mutlu anlar yaratabilmeniz için…Sadece yerken değil, yaparken de aynı keyifi almanız dileğiyle…


MUTLULUK KURABİYESİ
İçindekiler:
3 yemek kaşığı pudra şekeri (dolu dolu)
3 su bardağı un
1 paket margarin
1 su bardağı çekilmiş fındık ( benim gibi + damla çikolata da koyabilirsiniz ama orijinal tarifte damla çikolata yok- NŞ )
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
kurabiyelerin üzerine tarçın / pudra şekeri

Yapılışı :
Margarin ikiye ayrılır.Yarısı eritilerek yarısı katı olarak pudra şekeri ile karıştırılır( Ben bu aşamayı katı bırakılan kısmı küçük parçalara ayırarak bıraktım, erittiğim kısmı üzerine dökünce daha rahat karıştırdım. Kaşıkla şeker ve yağ birbirine yedirilmeli- NŞ).Un (unu iyi kabarsın diye eleyerek kullanırım – NŞ) ,vanilya,kabartma tozu ve fındık karıştırarak hazırladığımız pudra şekeri ve yağ karışımına eklenir ve karıştırılarak hamur haline getirilir( damla çikolata ekleyecekseniz bu aşamada eklemeyin hamura karışıyor ve dağılabiliyor en son şekil vermeden hemen önce ekleyin- NŞ). Hamuru 1 – 1,5 saat beklettikten sonra ceviz büyüklüğünde parçalar halinde şekil verilir.Pembeleşince fırından alınır ( önceden ısıtılmış 170 derece fırına –NŞ).Soğuduktan sonra üzerine tarçın / pudra şekeri/tarçın+pudra şekeri serpilir.
Afiyet olsun :)

DOLMABAHÇE SARAYI


Bu son ve kararlı hamleme kadar çıkan birçok engel nedeniyle Dolmabahçe Sarayı’nı hiç gezemeyeceğim diye bir his taşıyordum. Sürekli Dolmabahçe Sarayı’na gidiş planlarımda bir aksaklık oluyordu hatta bir kez müze ziyaret saatini kaçırıp kapısından bile döndüm. Okul gezilerinde de yakalayamayınca bu talihsizliğin çocukluğumdan başladığına karar verdim:) Ama şeytanın bacağını kırdım ve çok soğuk bir gün seçmeme rağmen azimle planımı uyguladım. Aslında bu geziyi tek başıma yapmadım vakit geçirmekten çok çok keyif aldığım hayatın bana kazançlarından olan 2 arkadaşımla gerçekleştirdim daha doğrusu onları da sürükledim :)

Tabii bu tip etkinlikler sadece ödev hazırlar gibi gidip gezip eve dönüş şeklinde yapılmamalı. Biz 3 kafadar sabahın erken saatlerinde buluşarak önce güzeeel ve uzuuuun bir kahvaltı ve sohbet keyif yaptıktan sonra Saray gezmemiz için gerekli enerjiyi toplamış olduk. Enerjili bir şekilde gitmeniz önemli çünkü tüm bölümleri görmek istediğinizde yaklaşık 3 saatlik bir süreyi müzeyi gezmek için ayırmanız gerekmekte.

Müzeye girişte biletinizi alırken Harem bölümünü de gezmek istiyor iseniz bileti alırken bunu mutlaka belirtin. Daha sonrasında yeniden gidip bilet almakla uğraşmamış olursunuz. Yine bilet alımı sırasında Saray’ın içinde fotoğraf çekmek istiyor iseniz ayrıca bir ücret ödemeniz gerekmekte. Müze kart geçerli değil.

Tüm bölümleri gezmenizi öneririm. Sarayın tamamını, işleyiş tarzını, oradaki yaşamı anlayabilmeniz için yararlı olacaktır. Bahçede yürüyüş yapacak zaman da ayırın bu gezinizde. Çok fazla rağbet eden olmuyor ama bir de saat müzesi var Saray’ın bahçesinde görülmeye değer. Sanırım gezilecek çok yer var diye ziyaretçiler eleme yapmayı tercih ediyorlar ve bu yüzden ya kısacık ya da hiç gezmeden ayrılıyorlar saat müzesinden. Siz öyle yapmayın, bizim gibi gezin.

Müze gezilerinde Selamlık ve Harem bölümlerini rehber eşliğinde geziyorsunuz. Belli aralıklarla tur grupları oluşturularak düzenli bir şekilde gezebiliyorsunuz.

Daha önceki yazılarımda da belirtmiş olduğum gibi tüm detayları vermekten hoşlanmıyorum. Gidip görerek kendi izlenimlerinizi edinmeniz daha önemli bana göre. İşlek bir yol olması nedeni ile belki de sık sık önünden geçtiğimiz bir yer olan Dolmabahçe Sarayı’nı sadece yol kenarından değil, tüm ihtişamıyla kendisini de görmelisiniz.

Evet, okul gezilerindeki gibi ya da ödev hazırlar gibi gezmemenizi önermiştim. Saray’ı gezdikten sonra deniz kenarında güzel bir yürüyüş ve üzerine kumpir keyfi ve lezzeti ile günüzü sonlandırabilirsiniz.

Sizi bu kadar yürüttükten sonra hala enerjiniz var mı? O halde Taksim çok yakın akşam eğlenmeye devam edebilirsiniz :)

5 Şubat 2009 Perşembe

OYUNCAK MÜZESİ


Nane Şekeri olarak yazacağım ilk yazımda keyifli ve mutluluk verici bir yerden başlamak istedim ve sanırım bu konuda Sunay Akın’ın Oyuncak Müzesi en doğru seçim olacaktır. Oyuncak Müzesini ilk duyduğum andan itibaren gidip görmeyi çok istemiştim ve ancak kısa bir zaman önce gidip görebilme olanağını buldum.

Müzeye ulaşım detaylarını ve müzenin sitesini aşağıda belirteceğim. Gayet güzel ve açık bir şekilde anlatılmış.

Ben bir Pazar günümü ayırdım Oyuncak Müzesine. Kapıda sizleri kocaman zürafalar karşılıyor ve masal dünyasına adımınızı daha kapıda atıyorsunuz :)
Müzede her oda farklı bir içerikte düzenlenmiş. Güzel bir sistematikle dönemleri ve birçok oyuncağın hikâyesi anlatılmış. Müze içerisinde gezerken kendi dönemlerinize ait oyuncakları görerek hiç farkında olmadan çocukluğunuza dönüveriyorsunuz ya da kaçırdığınız dönemleri yakalamış oluyorsunuz.

Müzeyi gezmek için ortalama 2,5 saatlik süre yeterli oluyor. Yorulduğunuzda müzenin kafesinde mola verip bir şeyler içebilirsiniz. Müzenin girişinde bir de Hediyelik eşya bölümü bulunuyor buraya da göz atmanızı öneririm. Sunay Akın kitaplarının yanı sıra, el yapımı hediyelik eşyalar ve Oyuncak Müzesine ait kupalar… bulabilirsiniz. Kitapları bende olduğu için ben kendime kupa aldım ve kahve keyfi yaparken Oyuncak Müzesini de hatırlamış oluyorum böylelikle :)

Bu kupalar ile yapabileceğiniz küçük kahve keyfi önerileri:

( Evet, kahve de diğer ilgi alanlarımdandır :) belki ileride bundan bahsederim )

Sert ya da yumuşak içimli hiç fark etmez tercihinize göre sade olarak hazırlanmış kahvenizin içine 1 top dondurma atabilirsiniz. Sıcak kahvenizin içinde ağır ağır eriyen dondurma ile kahvenizi keyifle içebilirsiniz.

Dondurmayı tercih etmez iseniz kahvenizin üzerine yoğun krema ve kremanın üzerine ( ayrı bir yerde karıştırdığınız ) kakao ve toz şeker karışımı ile süsleyebilirsiniz :)

Müzenin tüm detayları hakkında yazarak hayal gücünüzü yönlendirmek istemiyorum. Merak ettiklerinizi gidip görerek kendi anlarınızı yaşamanızı öneriyorum.
Çocukluğunuza ya da çok eskilerde kalan ve kaçırdığınız dönemlere ait çocukluklara dönmek, yaşamak için bir hafta sonunuzu ayırmanız yeterli olacaktır.

İyi eğlenceler…

http://www.istanbuloyuncakmuzesi.com/tr

NEDEN BURADAYIM?

Bir blog yazmaya aslında karar vermedim, karar verdirildim :) belki çok konuştuğumdan ( sanırım en belirgin nedeni bu. Yaşıma girmeden basit cümleler kurup sürekli konuştuğum anlatılır hep :)). Böylelikle bu konudaki enerjimi yazarak daha sessiz ve sedasız kullanabileceğimi keşfettiğinden çok yakın bir arkadaşım beni buna itti :) ve çok destekledi. Benim de kendime ait bir alanımın olması fikri hoşuma gidince başladım yazmaya.

Neden Nane Şekeri? Aslında 3 nedeni var. Bunlardan en çok bilineni benim naneli ürünlere olan düşkünlüğüm. Yanımda sürekli naneli şeker, naneli çiklet… bulunduruyor olmam. Daha az bilineni Peanuts çizgi filminde Nane Şekeri Patty karakterine bir arkadaşımın beni çok benzetmesi ve bana Nane Şekeri demesi.3. ve hiç bilinmeyen nedeni ise bloguma isim ararken bu ismi rüyamda görmemdir :)

Yazılarıma, bahsedeceğim konulara belli bir çerçeve koymadım ama ağırlıklı olarak ilgi alanlarımdan bahsedeceğimi düşünüyorum. Bu da gezi, etkinlik gibi konular olacaktır.Ben de yazdıkça göreceğim buradaki yolumu.

Sanırım yazının başında neden bu alana yönlendirildiğimi anladım. Sadece giriş yazısını bile bu kadar uzatabiliyorsam yazılarımın sonu gelmeyecek gibi…
:) :) :)