Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Temmuz 2009 Salı

DEĞİŞMEMİŞLİKLERİMİN DEĞİŞMEMESİNİ İSTİYORUM!!!

Değişime, getirdiği yeniliklerin ( olumlu ya da olumsuz ) taze kan sağlaması nedeniyle açığımdır. Ama bazı şeyler ve özellikle mekânlar var ki onların hiç değişmemişliği ya da üzerinde durulmayacak kadar küçük değişimleri mutlu ediyor beni, belki de birçok kişiyi…


Böyle mekânlar bulabildiğimde dört elle sarılıyorum. İstanbul gibi nerdeyse bir gün sokağa çıkmadığınızda her zaman kullandığınız yolun giriş çıkışlarının değişebildiği, hep alışveriş yaptığınız marketin taşınmış olabildiği ya da şehirde beğeniler ışık hızında değiştiği için belki de sizin gitmekten çok hoşlandığınız bir restaurant ya da kitapçının kapandığı, yerine o günün akımına uygun yeni bir şey o eski yerde yerini alabildiği bir şehirde yaşayınca değişime direnen güzel yerlerin önemi de artıyor.


Bu denli hızlı bir şehirde yaşadığınızda zamanın geçmediğini düşünerek kendinizi kısa bir süre için bile kandırarak şımartabileceğiniz mekânlarınız olsun istiyorsunuz.


Ben, bu yönden İstanbul’un tarihi yarımadasını çok severim. Oralara pek dokunulamadığı için bazen kendimi üniversite dönemimde ya da İstanbul’un daha eski dönemlerinde yaşamış gibi hissedebiliyorum :) Sokakları aynıdır, nereden dönseniz nereye varacağınızı bilirsiniz. İstanbul için bu büyük bir lüks.


Değişmemişliklerimin nerdeyse simgesi olarak tanımlayabileceğim, beni her ruh halimde iyi hissettirebilen, gördüğüm, gittiğim tüm yerler içinde en mutlu olduğum yer ise Kadıköy’deki Baylan Pastanesidir.


Kadıköy Çarşısı’nın sokağında Hacı Bekir lokumcusunun tam karşısındadır ( ne tehlikeli bir yer di mi? Hacı Bekir ve Baylan tam karşı karşıya. Baylan’da bir şeyler yedikten sonra hemen Hacı Bekir’e gidip başka tatlılar yediğimi çok bilirim :)).


Küçük vitrini ile karşılar sizi. İçeri girdiğinizde klasik pastane havası ile karşılaşırsınız. Yaz sezonu ile arka taraftaki bahçelerini de açarlar ve güzel lezzetlerine bir de güzel keyif katarlar misafirlerinin.


Olağanüstü tatlıları vardır. En ünlüsü Kup Griye olarak bilinen dünya tatlı literatürüne girmiş tatlılarıdır. Bir diğeri ise ( benim asıl favorim ) Rokoko. Çikolatalı dondurmalı pastanın üzerine booolca çikolata sosu! Muhteşemdir muhteşem!!!


Müşteri profili de çok çeşitlidir. Bir masada takım elbiseleri ile oturan insanları, diğer masada test çözen öğrencileri, bir diğer masada eski okul arkadaşlarını sohbet ederken görebilirsiniz. Kimse kimseye varlığıyla rahatsızlık vermez orada. Bunu da bana kalırsa Baylan’ın o zarif havası sağlıyor.


Peki, beni Baylan’ın nesi bu kadar etkiliyor? Tamam, tatlıları güzel, ortamı güzel ama bunları başka pek çok yerde de bulabilirim öyle değil mi? Hemen söyleyeyim. Baylan’ın değişmemişliğini seviyorum ben. Çocukluğumdan beri her gittiğimde pastanenin kapısını her açtığımda beni karşılayan aynı dekor, aynı kokular, aynı seçenekler sanki dün gitmişim hissini uyandırdığı için seviyorum orayı.10 sene öncesi gibi değil de 10 gün önce gitmişim gibi.


Değişmemişliğine bu kadar bağlanmış olduğum için de her ufak değişiklik bende hoşnutsuzluk yaratıyor. İlk olarak ucu düz tatlı kaşıklarından yuvarlak tatlı kaşıkları ile servise geçtiklerinde küçük bir bunalım yaşamıştım, oraya yakıştıramamıştım. Hala alışmaya çalışıyorken yuvarlak uçlu tatlı kaşıklarına geçen gün gittiğimde servis yaptıkları tabakları da değiştirmiş olduklarını gördüm. Normalde başka bir yerde çok beğeneceğim o tabaklar Rokoko’mu gerekli keyifle yememe bile engel oldu.


Evet, Baylan da değişiyor, hiç hoşuma gitmese de…


Umarım değişim hızı giderek artmaz ve ben terapi merkezimi bırakmak zorunda kalmam günün birinde...


12 yorum:

  1. ya ucu düz kaşıklardan almalı eve :) dur ben listeme ekleyeyim... bi de haftaya bi iş çıkışı baylana gidelim... lütfeeeeeen

    YanıtlaSil
  2. Tabiii Gelinnciğim, gidelim. Hatta bizim kızlara da haber verelim :)

    YanıtlaSil
  3. eskiden telefon vardi haberlesmek icin, simdi blog kullanir olduk... heh he...

    YanıtlaSil
  4. Çok ilginç Nane Şekercim, ben de Ankara'daki Akman Pastanesine ve bozasına aboneyimdir ve çok severim, tam da dediğin sebeplerle. Birkaç post önce sayfamda da yazmıştım. Yazbaşı Ankara'ya geldiğimde hemen koştum hac ziyaretine ama o ne sandalyeler değişmiş. Yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam. Artık Akman'da eksik birşeyler var benim için. aynı çizgilerde çakışmak ne güzel bu arada. Sevgiler canım..

    YanıtlaSil
  5. doğru :) bir de gün içinde hiiç(!!) haberleşmediğimiz düşünlürse bu blog olayı çok işimize yarıyor canıııım :)

    YanıtlaSil
  6. kesin evet valla blog yazmasan haberlesecegimiz yok, oglen yemeginde de konustuk ya, iyi ki bloglarimiz var... kumpir de lezzetliymis :)

    YanıtlaSil
  7. Seni çok iyi anlayabiliyorum Leylak Dalı

    YanıtlaSil
  8. Hay Allah;Gençliğimde gittiğim pastaneleri ve profiterollü dondurmamı hatırlattınız bana, sabahın bu saatinde.
    Ankara da; Kavaklıdere'de Tuna pastanesi ve Milka pastanesi, Milka'da hep gençler olurdu ama Tuna tıpkı sizin anlattığınız gibi hem orta yaşta şık beyler ve bayanlar hem de gençlerin( O zaman ben gençtim tabi:)) buluştuğu hoş nezih bir mekandı.Ama ikisi de yok şimdi:((

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  9. bu yazıyı ayzdıktan sonra aldığım yorumlarda herkesin böyle özel mekanları olduğunu gördüm.
    sahip olduğumuz bu mekanların uzun soluklu olabilmesi,yeni özel mekanların bulunabilmesi dileğimle...

    YanıtlaSil
  10. nane şekeri hani sen çok tatlıydın ne işin var Balyan'da çabuk tukkanı terket :)

    YanıtlaSil
  11. doğum günüm nedeniyle şeker hakkımı Baylan'dan yana kullandım :)

    YanıtlaSil